31 Temmuz 2014 Perşembe

İSTANBUL..İSTANBUL..

İSTANBUL..İSTANBUL..!











22 Temmuz 2014 Salı

ATEŞ BÖCEKLERİ..

ATEŞ BÖCEKLERİ..
Yaz gecelerinin karanlığında otların arasında veya havada uçarken parıldayan, yanıp sönerek sarı-yeşil bir ışık veren bir böceği görmüşsünüzdür. Yanına yaklaşıldığında ışığını söndüren, gece karanlığında izini kaybettiren bu böceğin ismi ateş böceğidir.

Aslında bu böceğin verdiği ışığın ateşle de sıcaklıkla da bir ilgisi yoktur. Bunun bilimsel adı 'soğuk ışık'tır ki günümüz teknolojisi bu ışığı henüz yapay olarak üretmeyi başaramamıştır. Bilim insanları dünyada milyonlarca yıldır mevcut olan bu tabiat teknolojisinin önce çalışma mekanizmasını çözmek sonra da taklit ederek insanlık hizmetine sunabilmek için çalışmalarına hız vermişlerdir.

Kısa bir zaman öncesine kadar sürtünme veya ısı olmadan ışık elde etmenin imkansız olduğuna inanılıyordu. Nasıl ki normal bir ampul kendisine verilen enerjinin yüzde 4'ünü, florasan ampul ise yüzde 10'unu ışığa dönüştürebiliyor, geri kalanını ısı olarak yayıyorsa, ateş böceğinde de benzer bir durum olduğunu sanan bilim insanları, böceğin bu iş için kullandığı enerjinin tamamını ışığa dönüştürebildiğini tespit edince hayrete düştüler.

Gelelim ateşböceğinin ışık üretme mekanizmasına... Aslında ateş böceklerinin ışık verme reaksiyonları o kadar hızlıdır ki bu fonksiyonun kademelerini incelemek hemen hemen imkansızdır. Yani ışık üretim mekanizması hakkındaki bilgiler hala teoride kalmaktadırlar. Kesin olarak bilinen bunun moleküler seviyede kimyasal bir işlem olduğu, bazı moleküllerin ayrışarak daha yüksek enerjili hale geçebildikleri ve bu fazla enerjiyi ışığa dönüştürebildikleridir.

Ateş böceğinin karın bölgesindeki ışık organında bulunan guddelerden, ışık elde etmede rol alan iki ana kimyasal madde üretilmektedir. Bunlardan birincisinin kimyasal yapısı aydınlatılmış ve yapay olarak elde edilmiştir. İkincisinin ise yapısındaki gizem çözülmesine rağmen sentetik olarak üretilmesi hala mümkün olamamıştır.

Ateş böceklerinde üretilen iki kimyasalın birleşiminin de ışık vermeye tam olarak yetmediği, böceğin ışık bölgesine yakın solunum organının ışık verme anında burayı oksijenle beslemesi gerektiği tespit edilmiştir. Bilinmeyen bir başka ayrıntı ise bu ışığı hangi şalterin açıp kapadığıdır.

Bu gizemli böceklerin 2000 çeşidi olup erkekleri uçabilirken dişileri kanatsızdırlar. Erkekler dişileri aramak için geceleri uçarlar ve ışıklarını birbirleri ile iletişim kurmak için kullanırlar. En iyi ışık verimini gelişmiş dişiler verir. Ateş böcekleri geceleri 3 saat süreyle ışık verebilirler.

Genellikle ısırarak zehirledikleri salyangozları yedikleri için kireçli toprakların olduğu nemli bölgelerde daha çok görünürler. Parlamayı sağlayan kimyasal maddeler sayesinde, kazara onu yiyen bir düşmanı kusmak zorunda kalır ve bir daha başka ateş böceği yemeye teşebbüs etmez...
ALINTI.....

TÜLBENT,YAZMA,YAŞMAK..!!!

TÜLBENT,YAZMA,YAŞMAK..

AMAZONLAR:Hani Batı Kaynaklarında"varmı,yokmu,efsane mi"diye sözüm ona tartışılırya (!)..İşte onlar,TÜRK İskit(Saka)Kadınlarıdır..Varlar ve halen daha onların torunları TÜRK Kadınları yaşıyorlar..
Tülbent,yazma,yaşmak !Ne alaka diye düşünülebilir(!)..
Savaşçı İskit Kadınları;öyle bütün ömürlerini At üstünde geçirmediler tabii ki.
21 Mart,21 Haziran İlkbahar döneminde Obaların da doğurganlık dönemlerini geçirirler,çocuklarını yetiştirirlerdi.(Kız çocuklarını kendileri alır,erkek çocuklarını babalarına verirlerdi.)Bu dönemlerinde saçlarını; kendilerinin dokuduğu seyrek yumuşak,beyaz ve her renk desenli kumaşları süsleyerek toparlarlardı.
Süslemek,zarifliktir,sanattır.Tığ,İğ,İğne,gergef,yüksük,iğne ,ilk Türk Kadınları tarafından kullanılmış ve halen daha ustalıkla kullanılır..Taa binlerce yıl öteden Nenelerin,annelere,annelerin kızlarına(yani bizlere)öğrete öğrete yaşattığımız hepsi birer muhteşem Sanat eseri olan elişlerimizdir..
Öğrenmek mecburidir :))Yoksa o Nenemizin,Annemizin;incecik cimdiğinin acısı(!)
Vuuuuuu.....:)))))
Bu gelenek halen daha Anadolu dahil Türk Coğrafyalarında yaşatılıyor..
Çünkü iş yaparken saçların toparlanması;hem saçları korumak hemde saç tellerinin özellikle yemek pişirirken dökülmesini önlemektir..Hepimizin tülbentleri vardır..Tokaları vardır..!
Öyle Arapçıların sözüm ona islamidir söylemlerinin hiiiçç alakası yoktur..
Hepsi birer sanat eseri olan Tülbentler,yaşmaklar,yazmalar tümü TÜRK'tür !
TÜRK'e ait TÜRKÜ'lerde:
a)-Sarı yazma
"Sarı yazmanın eni
Nerde bulayım seni
Orta boylu sevdiğim
Kime sorayım seni."
b)-Mavi Yazma:
Ağlama yar ağlama
Mavi yazma bağlama
Mavi yazma tez solar
Ciğerimi dağlama"
c)-Allı Yazma:
"Allı yazma bürünür
Yavrum ucu yerde sürünür
Benim sevdiğim güzel
Acep nerelerde görünür"

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE-İNADINA İLELEBET

Saygılarımla
Gülsev EYÜBOĞLU





21 Temmuz 2014 Pazartesi

GÜNEŞİ SEVDİM..!

GÜNEŞİ SEVDİM..!

Hani derler ya günlük güneşlik,
Sanki her anında yüreğin çiçeklik
Gibi..!İşte öylesine çocukca sevdim .
Yalansız,masum kelebek gibi kanatsız..!

Güneşi sevdim işte ben öylesine,
Saf,duru,berrak bir kum taneciğinde..
Bir damlacık mavi deniz esintisine,
Sadece bana gülümse dedim bir ancık..!

Güneş uzaklarda bilirim ki imkansız,
Gelir güne sabah,gider geceye acımasız.
Günler haftalar aylar derken ömür geçer,
Güneşe hasretle,bir avuç toprak olurum..!

..........Öylesine düşşel Esintilerden..
......................................Gülsev EYÜBOĞLU